Lafı dolandırmayacağım. Süslü şeylerden hiç hoşlanmam. Yani, artık hoşlanmam.
Bir pazar günü genç bir kızın çatıya çıkıp aşağıdan gelip geçenlere bakması sizce normal mi? Bunun sadece tek bir sebebi var: AŞK. Bazen çoğalır, bazen azalırsınız. Bazen koşar, bazen durulursunuz. Bazen anlamaya çalışır, bazen anlamaktan vazgeçersiniz. Bazen konuşur, bazen de kalbinizin sesinden yorulursunuz. HER ŞEY AŞKTAN. Acısıyla, tatlısıyla, yaşama, hayata: HER ŞEY AŞKTAN.
Kendimi anlatmayı pek sevmem. Ben Pelin. Sıradan bir ailenin sıradan bir semtte doğan ikinci çocuğuyum. Alış - verişi her zaman çok sevdim. Işıl - ışıl mağazalarda şahane parfümler, rengarenk ojeler, pırıltılı rujlar ve muhteşem kıyafetler. Hem moda her yıl değişir, ayak uydurmak içinse şişkin bir cüzdanla zengin bir koca gerekir. İyi bir alış - veriş içinse iyi bir suç ortaklarına ihtiyaç vardır. Şahane çikolatalar, pastalar yapmayı çok severim. Ha bu arada, yakında evleniyorum. Hem de hayatımın aşkıyla.
Bir pazar günü genç bir kızın çatıya çıkıp aşağıdan gelip geçenlere bakması sizce normal mi? Bunun sadece tek bir sebebi var: İHANET.
3 gün ya geçti, ya geçmedi, ama ben kendimden geçtim. Göz göre - göre bir yalana inandırdı beni hayvan herif. İçim bir türlü soğumuyor.
"Denizi seversen dalgaları da seversin" - derdi babam. Ben de İlkeri bütün hatalarıyla sevdim. Ne safmışım. Ama artık bitti! Nasıl sevildiğini gördün. Şimdi unutuluşunu seyret!
Ben bu aralar ağlıyorum. Her kese ağlıyorum. Her şeye ağlıyorum. Milyonların içinde küçücük kalıyorum. İnsanın neresi ağrırsa "CAN"ı orada atarmış ya; benim kalbim ağrıyor, dünyaya sığamıyorum.
"İnanmak başarmanın yarısıdır" - demiş birileri. Bence asıl başarı gerçeği kabullenmek. Aldatıldım, evet. Haksızlığa uğradım - tamam. Ama bunu yaşayan ilk insan ben miyim?
Geçmişte kalan hiç bir şeye arkana dönüp bakma. Kül kedisi ayakkabısını almak için geri dönseydi asla Cindrella olamazdı.
Hayat bize hep seçimler yaptırır. Ya doğruyu seçersin, ya yanlışı. Ya siyaha gidersin, ya beyaza. Ama her seçenek seni bambaşka bir yere götürür. Aslında bütün sorun - işaretleri okuyamamakta. O yüzden insan hep yanlış yerlere savrulur.
Zaman hep gerçekten yanadır ve tesadüf diye bir şey yoktur. Her şeyden önce kendine dürüst olmalı insan, ondan sonra da sahici bir karar vermeli: ne istediğine ve hayatda ne yapacağına. Eğer kendine karşı dürüst olursa insan, ne yapmak isterse istesin, bütün dünya kenara çekilir.
"Kendimi topladım, başka bir insan oldum" dersem yalan olur...Çalışırken çok mutluydum tabii, ama çalışmadığım zaman eskileri hatırlamaya devam ettim: düşünmeye ve yazmaya. Artık renkli alış-veriş sayfaları bitmiş, sadelik kalmıştı hayatımda. Ben sadeleşirken, etrafım renkleniyordu. Hafif bir tahta parçası gibiydim artık...Ne kadar hafiflersen suyun üstünde o kadar rahat olursun ya...Nerden nereye gelmiştim. Ara-sıra onu düşünmüyor değildim. Sözleri geliyor hep kulağıma. O'nu görür gibi oluyorum."Beni düşünüyor mudur?" diye soruyorum. Gittiğimiz yoldan geri dönmek vardı sadece, ve her dönüşte aynı insanlarla karşılaşmak. Ben koskoca bir hayal kurup kendimi aşağılarda bulmuştum. Artık sadece gerçekler elimden tutmuştu.
Eee fazla ciddiyete gerek yok...Nefes alıyorsak umut var ve güzel şeyler hep bizim tarafta...Hayat hep aydınlık olamaz, hep karanlık da. Hep mutlu olamazsın, hep mutsuz da. Her şey şahane bir akışta yürüyor aslında. Artık her kes umurumda, ama kimse umurumda değil. Ve bugün anlıyorum ki, ben çox değerliyim.
Bir pazar günü genç bir kızın çatıya çıkıp aşağıdan gelip geçenlere bakması sizce normal mi? Bunun sadece tek bir sebebi var: AŞK. Bazen çoğalır, bazen azalırsınız. Bazen koşar, bazen durulursunuz. Bazen anlamaya çalışır, bazen anlamaktan vazgeçersiniz. Bazen konuşur, bazen de kalbinizin sesinden yorulursunuz. HER ŞEY AŞKTAN. Acısıyla, tatlısıyla, yaşama, hayata: HER ŞEY AŞKTAN.
Kendimi anlatmayı pek sevmem. Ben Pelin. Sıradan bir ailenin sıradan bir semtte doğan ikinci çocuğuyum. Alış - verişi her zaman çok sevdim. Işıl - ışıl mağazalarda şahane parfümler, rengarenk ojeler, pırıltılı rujlar ve muhteşem kıyafetler. Hem moda her yıl değişir, ayak uydurmak içinse şişkin bir cüzdanla zengin bir koca gerekir. İyi bir alış - veriş içinse iyi bir suç ortaklarına ihtiyaç vardır. Şahane çikolatalar, pastalar yapmayı çok severim. Ha bu arada, yakında evleniyorum. Hem de hayatımın aşkıyla.
Bir pazar günü genç bir kızın çatıya çıkıp aşağıdan gelip geçenlere bakması sizce normal mi? Bunun sadece tek bir sebebi var: İHANET.
3 gün ya geçti, ya geçmedi, ama ben kendimden geçtim. Göz göre - göre bir yalana inandırdı beni hayvan herif. İçim bir türlü soğumuyor.
"Denizi seversen dalgaları da seversin" - derdi babam. Ben de İlkeri bütün hatalarıyla sevdim. Ne safmışım. Ama artık bitti! Nasıl sevildiğini gördün. Şimdi unutuluşunu seyret!
Ben bu aralar ağlıyorum. Her kese ağlıyorum. Her şeye ağlıyorum. Milyonların içinde küçücük kalıyorum. İnsanın neresi ağrırsa "CAN"ı orada atarmış ya; benim kalbim ağrıyor, dünyaya sığamıyorum.
"İnanmak başarmanın yarısıdır" - demiş birileri. Bence asıl başarı gerçeği kabullenmek. Aldatıldım, evet. Haksızlığa uğradım - tamam. Ama bunu yaşayan ilk insan ben miyim?
Geçmişte kalan hiç bir şeye arkana dönüp bakma. Kül kedisi ayakkabısını almak için geri dönseydi asla Cindrella olamazdı.
Hayat bize hep seçimler yaptırır. Ya doğruyu seçersin, ya yanlışı. Ya siyaha gidersin, ya beyaza. Ama her seçenek seni bambaşka bir yere götürür. Aslında bütün sorun - işaretleri okuyamamakta. O yüzden insan hep yanlış yerlere savrulur.
Zaman hep gerçekten yanadır ve tesadüf diye bir şey yoktur. Her şeyden önce kendine dürüst olmalı insan, ondan sonra da sahici bir karar vermeli: ne istediğine ve hayatda ne yapacağına. Eğer kendine karşı dürüst olursa insan, ne yapmak isterse istesin, bütün dünya kenara çekilir.
"Kendimi topladım, başka bir insan oldum" dersem yalan olur...Çalışırken çok mutluydum tabii, ama çalışmadığım zaman eskileri hatırlamaya devam ettim: düşünmeye ve yazmaya. Artık renkli alış-veriş sayfaları bitmiş, sadelik kalmıştı hayatımda. Ben sadeleşirken, etrafım renkleniyordu. Hafif bir tahta parçası gibiydim artık...Ne kadar hafiflersen suyun üstünde o kadar rahat olursun ya...Nerden nereye gelmiştim. Ara-sıra onu düşünmüyor değildim. Sözleri geliyor hep kulağıma. O'nu görür gibi oluyorum."Beni düşünüyor mudur?" diye soruyorum. Gittiğimiz yoldan geri dönmek vardı sadece, ve her dönüşte aynı insanlarla karşılaşmak. Ben koskoca bir hayal kurup kendimi aşağılarda bulmuştum. Artık sadece gerçekler elimden tutmuştu.
Eee fazla ciddiyete gerek yok...Nefes alıyorsak umut var ve güzel şeyler hep bizim tarafta...Hayat hep aydınlık olamaz, hep karanlık da. Hep mutlu olamazsın, hep mutsuz da. Her şey şahane bir akışta yürüyor aslında. Artık her kes umurumda, ama kimse umurumda değil. Ve bugün anlıyorum ki, ben çox değerliyim.
Lafı dolandırmayacağım. Süslü şeylerden hiç hoşlanmam. Yani, artık hoşlanmam. Bir pazar günü genç bir kızın çatıya çıkıp aşağıdan gelip ge...